Gar Bina Eskiz

Güneşli bir Ekim sabahında nihayet sıra ona gelmiş ve sabahın ilk ışıklarında ilyas kendisini yüksek tavanlı gar binasının önünde bulmuştu. Etrafta havlayan bir kaç köpek, ve hemen yanı başındaki ağaçta didişen kuşlardan başka ortada hiç hareket yoktu. önce ne yapacağını bilmez bir halde sağı solu inceledikten sonra binaya yaklaşarak pencereden içeri baktı içerde kimse yoktu, açık kapıdan sessizce içeri girdi ve duvara paralel yerleştirilen banklardan bir sıranın tam ortasına oturdu. Ceketinin cebinden muhtarın kendis için hazırlayıp mühürlediği belgelerini çıkardı, hepsinin tam ve eksiksiz olduğunu görünce yeniden ceketinin cebine koydu. 
Bina o kadar sessizdiyki tam karşısında bulunan koridorun sonunda hünküren bir adamın çıkardığı gürültü yanındaymış gibi geliyordu, akan suyun sesini bile gayet net duyabiliyordu, belli ki yeni uyanmış biri diye geçirdi içinden, ardından suyun sesi kesildi, bir kapı gıcırtısının arkasından ayak seslerini duydu, ayağını sürüte sürüte yürüyen her kimse ayağında bir terlik olduğu anlaşılıyordu. İlyas hafifce düzeldi adamın salona doğru geleceğini düşünerek, ancak ses siddeti artmıyordu sabahın bu kesif sessizliğinde duyabildiği tek sesi takip etmeye devam etti, bir başka gıcırdayan kapı, zorla açılan metal bir dolap, belli belirsiz homurdanma sesleri ve arada kısa süreli geçirilen öksürük nöbetleri. İlyas karşışındaki koridorun gerisinden gelen bu seslere dikkat kesilmişken istasyondan gelen ani bir sesle irkildi, ardından bir adamın 
- Lokma takımını da getir, 
Ardından bir başka ses bağırana çantalı olanı mı diye cevap veridi sonrasında karşıdan onaylıyan bir ses duydu. Koridorun sonundaki adam hala öksürüyor arada homurdanıyordu, artık ayakkabılarını giydiği yürürken çıkardığı sesten rahatça anlaşılabiliyordu.
o an salonun istasyona bakan penceresinden birinin geçtiğini fark etti  lokma takımı almaya giden adam olduğundan o kadar emindiki yürüyen adamın ağız dolusu küfür ede ede ilerlediğini rahatca duyabiliyrodu. Beklenmedik şekilde adam istasyon tarafındaki kapıdan içeri girdi bir an İlyas'la göz göze gelselerde selamlaşmadılar, içeri giren adam salonun en köesinde bulunan odaya doğru yöneldi kapıyı açıp içeri girdi, yine gıcırdayan metal bir dolap, birbirine değen metal sesleri ardından dolabın ince bir gıcırtıyla kapanması sonrasında adamın odadan çıkışı, ikinci defa gözgöze gelselerde yine selamlaşmadılar hoş ilyas başını selam verrir gibi hareket ettirdiyse de karşılık bulmadı. 
Adam elinde odadan aldığı çanta ile tekrar istasyona doğru yürüdü, İlyas garın istasyona bakan 6 büyük penceresinden adamın gözden kaybolusunu takip etti. Artık güneş gar pencerelerinden ve yüksek gar kapısından içeri girmeye başlamıştı, İlyasin hayatında ilk defa böylesine büyük bir bina görmesinin yanı sıra gün ışığının garın zeminine inene kadar oluşturduğu resim ilyasi çok etkilemişti, bir yandan havada asılı kalan toz zerrelerinini birer mücevher gibi ışıl ışıl parlaması bunlardan bir kısmının ağır ağır yukarı, bir kisminin ise tam tersi istikamette ağır ağır aşağı yönlü hareket etmesine dalmisken gar kapısından giren gün ışığının yoldan birer ikişer geçmeye başlayan insanların devasa gölgelerini oluşturmaya başladığını fark etti. Yavru bir kedi gibi koca salonda dikkatini çeken herşeyi dikkatle inceliyordu. Kapının eşiğinden önce insan başı beliriyor sağa sola salınan bu gölge bir müddet sonra boyunlarını sonrasında ise omuzlarını oluşturuyordu. Tam bu noktada gölgeler uzamaya ve kapının bir tarafına doğru kaybolmaya başlıyordu. İlyas bu şekilde birbirini takip eden gölgeler ile ugrasirken tam karşısındaki koridordan gelen ayak seslerine kulak kabarttı. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ilginç

23

ji